İslam hukukunun en geniş alanlarından biri olan muamelat fıkhı, borç ilişkileri ve ticari meseleler başta olmak üzere iktisadi hayata dair pek çok konuyu ele almaktadır. Bu alanın temel taşlarından biri ise akit teorisidir. İslam hukukunda, bireyler arasındaki sözleşmelerin düzenlenmesi ve ticari ilişkilerin sağlıklı bir zemine oturtulması büyük önem taşır.
Yazan
Yayınlanma tarihi
11 Feb 2025
Muamelat fıkhı çerçevesinde akitlerin serbest olması ilkesi benimsenmiş, ancak bu serbesti mutlak bir özgürlükten ziyade adalet, rıza ve taraflar arasındaki hakların korunması ilkelerine dayandırılmıştır. Tarafların karşılıklı menfaatlerini gözeten, haksız kazancı ve sömürüyü engelleyen bir yapı oluşturulmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda, taraflar arasında doğabilecek tartışma ve anlaşmazlıkların önüne geçmek için belirli kurallar konulmuş, ticari işlemlerin şeffaf ve güvenilir bir şekilde yürütülmesi hedeflenmiştir.
Bu noktada, akitlerin sağlıklı bir zemine oturtulması açısından garar (belirsizlik) yasağı büyük önem taşır. Garar, sözleşmelerde aşırı belirsizlik ve risk içeren durumları ifade eder ve İslam hukukunda geçerliliği tartışmalı olan bir unsurdur. Gararın bulunması, taraflardan birinin zarar görmesine, haksız kazanca ve anlaşmazlıklara yol açabileceği için muamelat fıkhı çerçevesinde güvenilir ve açık bir ticari ortamın oluşturulmasını engelleyebilecek bir unsur olarak değerlendirilmiştir.
Bu nedenle, İslam hukuku ticari akitlerde açıklık, şeffaflık ve tarafların haklarının korunmasını esas almış, garar içeren işlemleri ise riskli ve sakıncalı görmüştür. Günümüz finans dünyasında da, belirsizlik ve spekülasyon içeren sözleşmelerin ekonomik istikrarı bozabileceği düşünüldüğünde, garar yasağının getirdiği prensiplerin adil, güvenilir ve istikrarlı bir ekonomik düzen oluşturma hedefiyle örtüştüğü söylenebilir.
Garar Nedir?
Garar kelimesi sözlükte tehlike, risk ve belirsizlik anlamlarına gelmektedir. İslam hukukunda garar, ticari işlemlerde aşırı belirsizlik ve öngörülemez riskler içeren durumları ifade eder. Bu kavramın daha iyi anlaşılması için klasik dönem İslam hukukçuları gararı çeşitli tanımlarla açıklamış ve somut örneklerle desteklemiştir.
Önde gelen Hanefi fakihlerinden Serahsi, gararı "sonu bilinmeyen şey" olarak tanımlamıştır. Zeylai bu tanımı genişleterek "sonu ve var olup olmayacağı bilinmeyen şey" ifadesini eklemiştir. Kasani ise gararı "satım konusu malın varlık ve yokluğunun eşit seviyede olduğu belirsizlik hali" olarak tarif etmiştir.
Maliki mezhebinin önemli isimlerinden İmam Malik, gararlı satışa örnek olarak anne karnındaki yavrunun satılmasını göstermektedir. Bu tür bir satışın belirsizlik içerdiğini, çünkü yavrunun doğup doğmayacağının, doğsa bile nasıl ve hangi şekilde doğacağının bilinmediğini ifade etmektedir. Fakih Karafi ise gararı, "havadaki kuşun veya sudaki balığın satımı gibi, elde edilip edilemeyeceği bilinmeyen şey" olarak tanımlamıştır.
Bu farklı tanımlar, gararın İslam hukukundaki temel amacını ortaya koymaktadır: Ticari akitlerde belirsizliği ve taraflar arasındaki muhtemel haksızlıkları önlemek. Gararın bulunduğu sözleşmeler, alıcı veya satıcı için ciddi riskler doğurabilir ve ileride anlaşmazlıklara yol açabilir. Bu nedenle, İslam hukukunda açık, adil ve tarafların haklarını güvence altına alan sözleşmeler teşvik edilirken, aşırı belirsizlik içeren işlemler sakıncalı görülmüştür.
Garar yasağının mahiyetinin ve hangi tür işlemlerin garar yasağına dahil olacağını daha anlaşılır olması için gararın cehalet, kumar, tağrir ve gabn gibi benzer terimlerle karşılaştırılması gerekmektedir.
Cehalet ve Garar: Varlık ve Nitelik Arasındaki İnce Çizgi
Garar ve cehalet kavramları birbirleri yerine kullanılsa da aralarında büyük temel farklılıklar var. Genelde iki terimin kullanım alanlarında birbirleri yerine geçip geçmeyeceği veya karşıt olup olmadıkları düşünülsede bir akitte garar ve cehalet birlikte bulunabilir ya da her biri tek başına da bulunabilir. İki kavram göz önüne alındığında, garar “var olup olmayacağı şüpheli olan şey”, cehalet ise “varlığı bilinmekle birlikte niteliği konusunda bilgisizlik ve şüphe bulunan şey” olarak ayrılır.
Kumar ve Garar: Belirsizlik Üzerine Kurulu Oyun
Garar ve kumar arasında benzerlikler bulunmakla birlikte, aralarında önemli farklar da vardır. Her iki kavram da belirsizlik içerir, ancak nitelikleri ve kapsamları bakımından ayrışırlar.
Garar, ticari işlemlerle ilgili bir kavram olup, sözleşmelerdeki belirsizlik ve öngörülemez riskleri ifade eder. Garar yasağı, taraflar arasındaki adaletin sağlanmasını ve haksız kazancın önlenmesini amaçlar.
Öte yandan, kumar (maysir) ise tamamen bir şans oyunudur ve kazancın ya da kaybın tamamen tesadüfe dayalı olduğu bir süreci ifade eder. Taraflardan birinin kazancının diğerinin kaybına bağlı olduğu bu tür işlemler, İslam hukukunda kesin olarak yasaklanmıştır.
Bu bağlamda, garar yasağı ticari işlemleri içerdiği için kumar yasağından daha geniş çerçeveye sahiptir.
Tağrir ve Garar: Yanıltıcı İşlemler ve Belirsizlik
Aynı kök yapısına dayanan garar ve tağrir, anlam bakımından benzerlik gösterse de kavramsal çerçevede farklı tanımlara sahiptir.
Garar, bir akdin haksız kazanca yol açacak şekilde belirsizlik ve kapalılık içermesi anlamına gelir. Bu tür belirsizlikler, sözleşmenin taraflarından birinin zarar görmesine ve ileride anlaşmazlık çıkmasına neden olabilir. Ancak garar, bilinçli bir aldatma niyeti taşımadan ortaya çıkabilir.
Öte yandan, tağrir doğrudan aldatma ve yanıltma anlamına gelir. Taraflardan birinin diğerini bilinçli olarak yanıltması, ona yanlış veya eksik bilgi vererek haksız kazanç sağlaması tağrir kapsamına girer.
Bu bağlamda, her iki kavram da haksız kazanca sebep olması açısından benzerlik taşısa da temel bir fark vardır:
Garar, doğrudan aldatma niyeti olmaksızın ortaya çıkan bir belirsizliktir.
Tağrir ise kasıtlı bir aldatma ve manipülasyon içerir.
Gabn ve Garar: Değer Dengesizliği ve Belirsizlik İlişkisi
Alışveriş ilişkisine dayanan akitlerde, bedeller arasında değer yönünden dengesizlik oluşması gabn olarak tanımlanır. Gabn, bir mal veya hizmetin piyasa değerine kıyasla aşırı düşük veya yüksek bir bedelle satılması durumudur ve genellikle taraflardan birinin zararına sonuçlanır.
Gabn ile garar arasında benzerlikler bulunmaktadır. Her iki kavram da karşılıklı rızanın zedelenmesi noktasında ortak özelliklere sahiptir. Gararlı akitler, ciddi ölçüde risk ve belirsizlik içerdiğinden, taraflardan birinin adil olmayan bir şekilde zarara uğramasına ve dolayısıyla bedeller arasında fahiş farkların oluşmasına yol açabilir.
Bu bağlamda, akitlerde gabnin ortaya çıkmasının sebeplerinden biri de garardır. Belirsizliğin hâkim olduğu, malın niteliği veya miktarının açık olmadığı sözleşmelerde, taraflardan biri farkında olmadan haksız bir değer kaybına uğrayabilir. Bu durum, ticari işlemlerde adaletin sağlanmasını zorlaştırarak İslam hukukunun temel ilkelerinden biri olan taraflar arası denge ve hakkaniyet prensibini zedeler.
Garar yasağının daha iyi anlaşılması için faiz ile arasındaki ilişkinin de açıklanması gerekmektedir.
Faiz ve Garar: İslam Ekonomisinde Risk ve Kesinlik İlkesi
Garar ve faiz, İslam’ın kazanç yollarına dair birbirini tamamlayan iki temel yasaktır.
Faiz yasağı ile risksiz kazancın kapısı kapatılırken, garar yasağı ile kazancın tamamen risk üzerine inşa edilmesinin önüne geçiliyor. Kişi riskini sıfırlamak amacıyla ticaretten kaçınıp kazancını faize yatırdığında ticaretten kazanacağından daha az veya daha fazla kazanç elde etmektedir.
Gararda ise tam tersi şekilde, kişinin kazancını tamamen riske dayandırmasıyla daha fazla veya az bir şekilde kazanç elde etme ihtimali vardır. Bu sebepten İslam’da risksiz kazanç olan faiz ve riskin kurumsallaşması demek olan garar yasaklanmıştır.
Faiz yasağı, sermayenin haksız ve garantili şekilde büyümesini engellerken, garar yasağı da kazancın tamamen bilinmezlik üzerine inşa edilmesinin önüne geçer. Böylece, adaletli, şeffaf ve dengeli bir ekonomik sistem hedeflenir ve kazanç, üretim, emek ve adil ticari faaliyetler çerçevesinde şekillendirilir.
Gararın Akdin Geçerliliğine Etkisi
İslam hukukçularından Darîr, gararın bir akdi geçersiz kılabilmesi için dört önemli şartın bir arada bulunması gerektiğini ifade etmiştir:
Malî Muâvaza Akidlerinin Var Olması
Gararın, bir akdin geçerliliğini etkileyebilmesi için, sözleşmenin karşılıklı bedel ödemesi gerektiren bir ticari işlem olması gerekir. Hibe, vasiyet veya bağış gibi tek taraflı işlemler, garar yasağının kapsamına girmez ve bu tür işlemler geçerliliği etkilemez.
Gararın Ağırlığı
Akdin geçerliliği için etkili olabilmesi adına, gararın ciddi ve önemli düzeyde belirsizlik taşıması gerekir. Küçük belirsizlikler (garar-ı yesîr) genellikle geçersizliğe yol açmazken, aşırı belirsizlikler (garar-ı fâhiş) akdin sıhhatini doğrudan etkilemektedir.
Gararın Akdin Temel Konusunda Yer Alması
Gararın, akdin temel unsurlarında (örneğin, satılan malın varlığı veya teslimi gibi) bulunması gerekir. Eğer garar, sözleşmenin yan unsurlarında (örneğin, teslim süresi veya ek şartlar gibi) yer alıyorsa, bu durum akdin geçerliliğini etkilemez.
Akde Ciddi Bir İhtiyacın Olmaması
Eğer söz konusu akde, toplum veya taraflar için gerçekten ciddi bir ihtiyaç varsa, garar içermesi durumunda bile akit istisna olarak geçerli kabul edilebilir. Ancak, böyle bir ihtiyaç bulunmadığında ve işlem yüksek risk taşıyorsa, garar içeren akitlerin geçerliliği şüpheli hale gelir.
Sonuç
Garar yasağı, İslam hukukunun ticari akitlerde adaletin sağlanması ve taraflar arasındaki eşitliğin korunması amacına hizmet etmektedir. Ticari ilişkilerde belirsizliğin önlenmesi, tarafların haklarının güvence altına alınması ve ekonomik düzenin istikrarının sağlanması açısından büyük bir öneme sahiptir. Garar, aşırı belirsizlik ve risk içeren sözleşmeleri yasaklayarak, haksız kazançların ve anlaşmazlıkların önüne geçmeyi hedefler. Ayrıca, cehalet, kumar, tağrir ve gabn gibi kavramlarla karşılaştırıldığında, garar özellikle ticaretin adil ve şeffaf bir şekilde yapılmasını temin eden bir ilkedir. İslam ekonomisi, faiz ve garar yasağı ile risksiz kazancın ve tamamen riske dayalı kazancın engellenmesini, adil bir ekonomik sistemin kurulmasını amaçlamaktadır. Bu prensipler, günümüz ekonomik ilişkilerinde de güvenli, dengeli ve sürdürülebilir bir düzen oluşturulmasına katkı sağlayabilecek önemli ilkeler olarak öne çıkmaktadır.
Spam yok. Sadece en son sürümler ve ipuçları, ilginç makaleler ve her hafta gelen kutunuzda özel röportajlar.
Gizlilik politikamızı okuyun
Ethis Kitle Fonlama Platformu A.Ş., Sermaye Piyasası Kurulu'na faaliyet izni başvurusunda bulunmuş ancak başvuru henüz sonuçlanmamıştır. Platformumuz henüz lisanslı bir kitle fonlama platformu değildir. Bu web sitesi sadece test amaçlı açılmıştır. Sermaye Piyasası Kurulu'ndan faaliyet izni alınmadan ne İhraççılar ne de Yatırımcılar platformumuz üzerinden işlem yapamayacaktır. Saygıyla duyurulur.