Ethis Kitle Fonlama Platformu A.Ş., Sermaye Piyasası Kurulu'na faaliyet izni başvurusunda bulunmuş ancak başvuru henüz sonuçlanmamıştır. Platformumuz henüz lisanslı bir kitle fonlama platformu değildir. Bu web sitesi sadece test amaçlı açılmıştır. Sermaye Piyasası Kurulu'ndan faaliyet izni alınmadan ne İhraççılar ne de Yatırımcılar platformumuz üzerinden işlem yapamayacaktır. Saygıyla duyurulur.
Zekât, yalnızca maddi bir ibadet değil, toplumun dayanışma ruhunu güçlendiren bir denge unsuru. Peki, zekât gerçekten nedir, kimlere farz ve kimlere verilmeli? Detaylar bu yazıda!
Yazan
Yayınlanma tarihi
17 Mar 2025
Zekât, İslam ekonomisinin en önemli dayanışma mekanizmalarından biri olarak, servetin toplum içinde adil bir şekilde dolaşmasını sağlayan temel bir ibadettir. Sadece bireysel bir sorumluluk değil, aynı zamanda sosyal adaleti güçlendiren ekonomik bir araçtır. Tarih boyunca zekât, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri dengelemeye, yoksulluğu azaltmaya ve üretkenliği teşvik etmeye yardımcı olmuştur. Günümüzde küresel ekonomi borç krizleri, gelir adaletsizliği ve sosyal yardımlaşma eksikliği gibi pek çok meseleyle boğuşurken, zekâtın bireyler ve toplum üzerindeki etkisini yeniden düşünmek kritik bir hâl alıyor. Peki, zekât yalnızca bir yardım mekanizması mı, yoksa ekonomik sürdürülebilirliğe katkı sağlayan daha büyük bir sistemin parçası mı? Bu yazıda zekâtın temel esaslarına daha yakından bakacağız. Buna ilk olarak zekâtın tanımından ve kapsamını incelemekle başlayabiliriz.
Zekât sözlükte; bereket, temizlik, arınma, çoğalma ve övme anlamına gelir. Para, altın ve gümüş ile belli mal çeşitlerinin belirli bölümünü Allah Teala’nın belirlediği bir kısım müslümanlara zekât niyetiyle mülk olarak vermesi de fıkıh terimi olarak açıklamasıdır.
Hanefi fıkıh alimlerinden Serahsi zekâtın kelime anlamı ile birlikte içeriğini şu şekilde açıklamıştır;
“Zekâtın sözlük anlamı artış ve fazlalıktır. Mali ibadete zekât denilmesinin sebebi, zekâtı verilen malın bu sebeple dünyada çoğalıp artmasından Ahiret’te sevaba vesile olmasındandır.”
Zekâta müminlerin Allah’ın emirlerine uymadaki sadakatlerinden dolayı “sadaka” da denilmiştir. Sadaka kelimesi zekâttan daha geniş anlama sahip olup vacip ve nafile kapsamında olan bağışları da içerisine alır. Ebu Ubeyd zekâtın eş anlamlısı olan sadaka için şu şekilde bir açıklama yapar;
“Sadaka, Müslümanın altın, gümüş, deve, büyükbaş ve küçükbaş hayvan, hububat, toprak mahsulü gibi malların zekâtıdır.”
Zekât zorunlu olan sadakayı ifade ederken sadaka gönüllü sadakayı ifade eder. Beşere, hayvanata yardım, gülümsemek gibi dayanağı finansal olmayan eylemlerde sadaka olarak kabul edilir. Tüm zekâtlar sadaka olarak nitelenebilir ama tüm sadakalar zorunlu olarak zekât değildir. Bir diğer önemli fark ise sadakada sınırın olmadığı halde zekâtta sabit bir miktar vardır.
Zekât, Hicretin ikinci yılı Ramazan orucu ve fitresinden sonra Şevval ayında farz kılınmıştır. Zekâtın farz oluşu Kur’an ı Kerim, sünnet ve icma delillerine dayanır ve Kur’an ı Kerim’de 32 yerde zekât emri bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını emrin vurgusuna dikkat çekme için eklersek;
Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Tevbe Suresi 103. Ayet)
Aynı zamanda Mü’minun Suresi ilk 10 ayette müminlerin sıfatları açıklanırken zekât konusuna da değinilmiştir.
“Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler. Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. Onlar ki, zekâtı öderler. Onlar ki, ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler. Onlar ki, namazlarını kılmaya devam ederler. İşte bunlar varis olanların ta kendileridir.”
İbn Ömer"in (ra) naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah"tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed"in Allah"ın Resûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.”
(Buhârî, Îmân, 2)
İslam dininde müslümanlar hem Allah’a karşı hem de birbirlerine karşı belirli sorumluluklara sahiptir. Bu nedenle de Allah hakkı ve kul hakkı olarak iki başlık halinde ele alınır ve Hanefi alimlerine göre zekât tamamen ibadet vasfına sahip bir Allah hakkıdır. Aynı zamanda, toplumsal dayanışma ve sosyal yardımlaşmanın sağlamasına olan katkısı nedeniyle de kulların birbirlerine olan hakkıdır ve öneme sahiptir. Peki, zekât neden bu kadar önemli? Gelin, bu sorunun cevabını birlikte keşfedelim.
• Peygamber Efendimizin hadislerinden anlıyoruz ki, zekât İslam’ın üçüncü şartıdır.
• Kur’an-ı Kerim’e göre, zekât ihtiyaç sahiplerinin hakkıdır ve adaletin bir gereğidir.
• Kişinin hem maddi hem de manevi arınmasını sağlayarak gönül temizliğine katkıda bulunur.
• Zengin ve yoksul arasındaki bağı güçlendirir, toplumsal dayanışmayı artırır.
• Devletin ulaşamadığı ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatarak kardeşlik duygusunu pekiştirir.
• Namaz ile birlikte anılması, namazın bireysel, zekâtın ise toplumsal bir ibadet olduğunu gösterir; bu iki sorumluluğun yerine getirilmesi, kulluğun kemale ermesini sağlar.
• Sermayenin atıl kalmasını önleyerek ekonomik hareketliliği artırır ve yatırımları teşvik eder.
Peki her Müslüman zekât vermekle sorumlu mudur, yoksa bu ibadet belli şartlara mı bağlıdır?
Zekâtın farz olması için bazı şartların bulunması gerekir. Mükellef ve mal ile igili şartları kapsayan vücub şartları ve temlik ve niyeti kapsayan sıhhat şartlarıdır.
• Müslüman olmak
• Hür olmak
• Akıl Baliğ Olmak
• Tam Mülkiyet: Kamu malı, vakıf malı ve haram mallara zekât düşmez.
• Nema: Zekât verilecek malın artma özelliğine sahip olması. Örneğin; toprak ürünleri, ticaret malları, hayvanlar, define ve madenler
• Temel ihtiyacın dışında olmak: Temel ihtiyaçlar; oturulan ev, giyilen elbise, kullanılan ev eşyası, binek, kişisel bilgisayar, telefon ve benzeri aletler, kullanılan kitaplar.
• Nisab: 595 gr gümüş, 80.18gr altın, 40 koyun, 5 deve, 30 sığır.
• Havl: Bir malın zekâta tabi olması için üzerinden bir yılın geçmesi
• Borç karşılığı olmama
• Niyet
• Ehline temlik: Ehil olan kişiye bir mülkü devretme.
Zekâtın tanımını, mahiyetini ve kimlere farz olduğunu inceledikten sonra en önemli soru şudur: Zekât kimlere verilir?
Zekâtın kimlere verileceğinin çerçevesi Kur’an-ı Kerim’de Tevbe Suresi 60.ayeti kerimede açıklanmıştır;
Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ayeti kerimeden anlaşılıyorki zekât verilecek kimsenin bazı niteliklere sahip olması gerekmektedir;
• Yoksul olması: Temel ihtiyaçları dışından, borçları düşülüp geride nisap miktarından çok yıllanmış malı olan kişiye zekât verilmez.
• Zekât işlerinde çalışanlar: zekât gelirlerini toplamak ve hak sahiplerine dağıtmak için görevlendirilen kişiyi ifade eden memurlara zekât düşer.
• Müellefe-i kulûb: Ayetin dördüncü grubu olarak anılan bu kimselerin kalplerinin İslam dinine yakınlaşması için zekâttan pat verilir.
• Köleler: Kölelikten kurtulmak, özgürlüğü para ile satın almak isteyen kimselere de zekât verilir.
• Borçlular: Borcu düşüldükten sonra, nisap miktarı malı kalmayan kimsseler bu sınıfa girer ve borcu nedeniyle sıkıntıya düşen kimseye zekât verilir.
• Allah yolunda olanlar: İslam’ı yüceltmek için daimi olarak savaşan ve Allah’ın rızasını kazanmak için çaba sarf eden müslümanlara zekât verilir.
• Yolda kalmış kimse: Gideceği yere yardımsız ulaşamayan kimseler, Hac, savaş, ticaret için yapılan yolculuklar bu gruba örnek gösterilerek zekât verilir.
Aynı zamanda, zekâtın kimlere verileceğini bilmek kadar, kimlere verilemeyeceğini bilmek de aynı derecede önemlidir.
• Ana, Baba, Eş ve Çocuklar: Zekât verenin, zekât alavak olanın nafakası ile yükümlü olmaması gerekir. Buna dayanarak bir kimse ana, baba, dede, nine, çocuk ve torun gibi yakınlarına yoksul olsalar gibi zekât veremez.
Peygamber Efendimiz bu konuda kendisine soru soran İbn Mesud (r.a)’nın eşi Zeynep (r.a)’ya şöyle cevap vermiştir;
“Kocan ve çocuğun tasadduk etmene daha layıktır.” (Ebu Davud, Zekât, 44.)
• Müslüman Olmayanlar: Çoğunluk müctehitlere göre gayri müslimlere zekât verilmez.
• Zenginler: Zengin kimseye zekât vermek caiz değildir.Fakat, zekât memuru emeğinnin karşılığı olarak zekâttan pay alacağı için o bu grubun dışında kalır.
• Hz. Peygamber’in Yakınları: Hz. Peygamber’in ailesine zekât ve sadaka almak yasaklanmıştır.
• Küçükler ve Akıl Hastaları: Zekât bu grubun velilerine teslim edilir.
Zekât, yalnızca bireysel bir ibadet değil, aynı zamanda İslam ekonomisinin temel taşlarından biri olarak toplumsal adaleti sağlayan güçlü bir mekanizmadır. Kur’an-ı Kerim ve hadislerde açıkça vurgulanan bu sorumluluk, servetin toplum içinde dengeli bir şekilde dolaşmasını sağlarken, yoksulları gözeterek sosyal dayanışmayı da güçlendirir. Zekât, müminin hem Rabbine karşı kulluk bilincini pekiştiren hem de toplumla olan bağlarını kuvvetlendiren bir ibadettir.
Günümüzde ekonomik eşitsizliklerin ve yoksulluğun derinleştiği bir dünyada, zekâtın önemini yeniden düşünmek ve onun yalnızca bireysel bir sadaka değil, ekonomik sürdürülebilirliğe katkı sunan bir sistem olduğunu görmek gerekmektedir. Zekâtın kimlere farz olduğunu, kimlere verilebileceğini ve kimlere verilemeyeceğini bilmek, bu ibadetin hakkıyla yerine getirilmesi açısından kritik bir öneme sahiptir.
Sonuç olarak, zekât, sadece maddi bir paylaşım değil, aynı zamanda ruhu arındıran, toplumu kaynaştıran ve adaleti tesis eden büyük bir sosyal sorumluluktur. İslam'ın emrettiği bu ekonomik sistemin hakkıyla uygulanması, bireylerin hem dünya hem de ahiret saadeti için büyük bir fırsattır. Zekât, verenin malını bereketlendirirken, alanın da ihtiyaçlarını karşılayan bir rahmet kapısı olmaya devam edecektir.
Zekâtın türleri, nasıl hesaplandığı ve dijital çağda zekât ödemelerinin nasıl yapıldığı gibi konulara bir sonraki yazımızda detaylıca değineceğiz. Zekât ibadetinin çağımıza uygun yöntemlerle nasıl uygulanabileceğini keşfetmek için takipte kalın!
Spam yok. Sadece en son sürümler ve ipuçları, ilginç makaleler ve her hafta gelen kutunuzda özel röportajlar.
Gizlilik politikamızı okuyun